Sunday, March 16, 2008

Istanbul - Bosphorus Bridge - Ortakoy Mosque

The Bosphorus bridge is the first one that connects Europe to Little Asia. There may be other bridges that span the Donau river and thus connect Europe and true Asia also... And we Anatolian Turks tend to think of us as the only ones who do so... In fact the Huns and Attila whom we should consider as relatives had played their historic role much before than the Ottoman's tried to visit some decent cities of Europe...

By the way, I read in a book by Marcel BRION that, against the common belief Attila had gained more victories by negotiations on the table than on the war fields... Funny enough, it was the Romans who 'brought him up' while he stayed in Rome for a couple of years as an exchange guarantee for peace between Romans and Huns... Something to ponder about for my fellow citizens.

Please pay attention to the Mosque on the left... It is built similar to the churches in Venice... Actually, there was a simpler mosque before this one at the same place(built 1751). It was similar to a chucrh in structure... The current one was built in the 1853... It is not known what existed even before the church, as this blessed location would be a very good place for a Dorian temple which keeps its eternal light ablaze for the sea navigation...

I must note that the mosque in the picture, dating from 1853 was built by an Armenian architect from the famous BALYAN family...

To understand Istanbul, one has to take a seat in a caffee on the Bosphorus for long hours and even days and contemplate... One must contemplate at the time, the time... What is now, what is yesterday, what is moving, what is remaining...? What comes from where? What are the boundaries of identities? Are pushing boundaries forth always rational or when are they so? How is it possible to remain a proud one and be a part of universal one?

Sorry, I shut up now... Too much too many too far too short and too ... words.

Please excuse my verbosity.

Ali R+

Konusuz Yazı (Without Subject)

(Başlık yazının sonundadır) (The Title is at the bottom)

Bu yazımın konusu yok! Rahatlayınız! Yazının sonuna geldiğinizde anlamış olmanız gereken bir şey yok!
Şöyle arkanıza bir yaslanın. Derin bir nefes alın.

Bu yazıyı okumak için bilgisayar ekranına bakmanız da gerekmez. Mouse’u sağ elinizle yakalayıp, ekranda belirli noktalara tıklamanız da gerekmeyecek. Çünkü yazı zaten kısa olacak. Sayfa çevirişinize gerek yok.

Ha aklımdayken, bu yazıda moral ya da ahlaki bir değer de yok. Dolayısıyla, okuduklarınızı kendi değer yargılarınızla tartıp, doğru ya da yanlış demeniz, bu yazıda amma da abartmış gibi değerlendirmeler yapmanız da gerekli değil…

Heyecanlanmayınız! Kendinizi kaptırıp bir okuyuşta sonuna da gelmeyiniz! Bu yazıyı okuduğunuz da bir şeyler duymanız da gerekemiyor. Çünkü bu yazıda duygu yok…

Diyeceksiniz ki bu sefer imla kurallarına, dil inceliklerine, seçtiği kelimelere de itina göstermemiş… Sahiden umrumda değil böyle şeyler… Normalde benim için önemli olan anlatmak istediğim düşünceyi en iyi şekilde ifade etmektir. Gerisi boş… Ama tabii tahmin edeceksiniz, bu yazının ifade ettiği hiçbir şey yok, bir şey anlatmak gibi bir derdi de yok…

Sizden hiçbir isteğim de yok, doğrudan ya da dolaylı. Bu yazıyı size sonuna kadar okutacağım diye bir çabam da yok…

Diyeceksiniz ki, o zaman niye bu yazıyı bitirmeğe çalışyorsun. Hayır, öyle bir çabam da yok. Bu yazı gittiği kadar gidecek… Yarım kalmağa ya da bitmeğe kendisi karar verecek… Yani bu yazının benim ideallerimle, hırslarımla bir ilişkisi de yok…

Peki, ben ne yapıyorum? Yazı yazdığım kesin. En azından fiziksel olarak… Acaba bu yazıyı göndermeli miyim Niyazi Beye, kaygısı başladı şimdi… Acaba basar mı, muzipliği bir de… Ama bunlar önemli değil…

Acaba şimdiye kadar yazdıklarımı ne yapmalıyım? En iyisi çöpe atmak galiba…

Şimdi bu bir yazı oldu mu yani? Eğer oldu ise niye bu da bir cümle değil? “dfbşjb,o wr,ğpmwrgNoğ rg N”.
Kusura bakmayın, anlaşılamadığı kesin… Yalnızca klavye üzerinde parmaklarımın tepinmesi denebilir…

Yahu, ben ne yapıyorum şimdi?

BİLİNÇ ve BENLİK ÜZERİNE