YAŞLIYI ANLAMAK
80
yıllarıydı. Anneannem bize
ziyaretteydi. Kolumu onun sırtına
dolayıp omuzuna attım. Vücudu öne doğru eğildi ve başı hafif öne
düştü. Sonra bana gülümseyerek ‘Oğlum insan yaşaldıkça içindeki ateş hiç
sönmüyor’ dedi. !990’da ABD’de tatlı bir
arkadaşımın omuzuna kolumu attığımda o
da anneannemin aynısı hareketi yapınca daha iyi anladım anneannemin sözlerini...
Annem son
çocuk olarak beni normalin çok üstünde
bir süre emzirmiş. 3 çocuk tabii
zor. İş yaparken beni bir çarşafa koyar
sırtına bağlarmış. Yaşı 80’in üzerine
çıktığında ben de vücudumu sırtına dayayıp çenemi arkadan omuzuna koymaya kollarımı
da çak çaklarına sarmaya başladım.
İkimiz de çok memnun olurduk.
Kucağına çocuk almayı çok severdi.
Ben de zaman zaman tam ağırlığımı vermeden dizlerine otururdum. Bir de öpüp okşarken ‘Ne yapalım bununla
idare edeceğiz’ der bazan kulak memesini emerdim. Bebeğini emzirir gibi hiç sesini çıkarmaz sonra da gülerdi.
Yaşlı insan
dünyanın değişmesine ve kendi kişisel sağlık sınırlamalarına karşı giderek
kendi içine çekiliyor. Elektronik
aletleri kullanmakta güçlük çekiyor, kullanamıyor. Sağlık sorunları nedeni ile alışık olduğu
gibi davranamıyor, hareket edemiyor. ‘Ben
böyle olacak kadın mıydım?’ derdi annem. Çevresindeki hızlı değişimlere ayak
uyduramıyor. Giderek küçülen kendi
dünyasının sınırlamaları ile yalnızlık içinde yaşamaya mahkum oluyor.
Yaşlı
insanların yaşam kalitesi nasıl düzeltilebilir?
Öncelikle çocukları, gençleri çok iyi eğiterek. Mesleklerini kullansın kullanmasın bütün
bayanlar mümkün en üst düzeyde eğitim almalılar. Yaşam boyu eğitim ve kalite yükseltme kültürü
çok önemli. Yaşlı insan ‘boş’ kalmamalı,
boşluğa düşmemeli. Bir yaşlı insanın
sınırları içinde bir çok yazar sanatçı, iş adamı neler neler yapıyorlar. Sorun yaşlının fiziki sınırları değil kendini
yeteneklerini ruhunu yenileyememiş olması...
Bakıyorum da,
yaşlıların ne kadar büyük bir zihin gücünü üretkenliğe dönüştüremeyip ihtimamla
toprağa gömüyoruz her an...
Ali Riza
SARAL